Sırasıyla Atatürk’ün gittiği okullar hangileridir? Atatürk hangi okullarda eğitim görmüştür? Bu okulların isimleri sırasıyla nedir? Atatürk’ün eğitim gördüğü okullar konulu araştırma yazısı.
Mustafa Kemal Atatürk, önce annesi Zübeyde Hanım’ın ısrarı ile Mahalle Mektebi’ne kaydolmuş, daha sonra ise babası Ali Rıza Efendi tarafından Şemsi Efendi İlkokulu’na kaydedilmiştir.
Atatürk’ün ilkokul yılları babasının ölümü üzerine problemli bir şekilde kesilmiştir. Babası ölünce annesi ile birlikte dayısının yanına yerleşmiştir. Ancak burada çok uzun kalmamış ve tekrardan Selanik’e dönmüştür. Selanik’e döndükten sonra kısa bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesi’nde eğitim görmüştür. Annesinden gizlice girdiği askeri okul sınavını kazanması üzerine eğitimine Selanik Askeri Rüştiyesi’nde devam etmiştir.
1896 yılında bu okuldan mezun olduktan sonra Manastır Askeri İdadisi’ne girmiş ve buradan da 1898 yılında mezun olmuştur. 1902 yılında Teğmen rütbesiyle Harp Okulu’ndan mezun olmuş, 1905 yılında ise Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi’nden mezun olmuş ve eğitimini tamamlamıştır.
Atatürk’ün Gittiği Okullar
1- Mahalle Mektebi
2- Şemsi Efendi Okulu
3- Selanik Mülkiye Rüştiyesi
4- Selanik Askeri Rüştiyesi
5- Manastır Askeri İdadisi
6- Harp Okulu
7- Harp Akademisi
*** Sırasıyla Atatürk’ün Gittiği Okullar konulu araştırma yazısı hakkında söylemek istediklerinizi aşağıdaki yorum alanına yazabilirsiniz.
nerde yazıyoki
Süper
Çok güzel
çok güzel
çok güzel olmuşbu gibi Türkçe konuları hep atın
Kötü
gfuh
çok güzel
ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUK ANISI: PİYADECİLİK OYUNU
Günlerden bir gün komşumuz Binbaşı Kadri Bey’in oğlu Ahmet izinli gelmişti. Temiz üniforması, anlamlı bakışlarıyla hayranlık duyulacak bir askeri ortaokul öğrencisiydi. Bir an kendimi o üniformanın içinde hissettim. O birkaç gün içinde komşular Ahmet’i görmeye gitti. Biz de annem Zübeyde Hanım ve kız kardeşlerim Makbule ve Naciye ile birlikte Ahmetlerin evine gittik. Ahmet askeri üniformasıyla evin salonunda, misafirlerin yanında sol eli cebinde biçimlice yürüyordu. Asalet ve saadetin ulaştığı en yüksek nokta buydu.
Daha sonra bir gün Ahmet, beni ve komşu çocuklarını bir araya topladı ve şöyle dedi:“ Gelin bakalım arkadaşlar, şimdi sizlerle piyadecilik oyunu oynayacağız. Şu gördüğünüz tepeyi, Türk çocukları savunacak. Rum çocukları ise, ben başla dediğimde tepeye çıkarak onları aşağı çekmeye çalışacak. Oyunun sonunda, hangi grup tepeyi ele geçirirse o grup kazanmış sayılacak. “
Komşumuzun oğlu Ahmet’in başla demesiyle Rum çocukları ileri atıldılar ve tepeye tırmanmaya başladılar. Takımlar beşer kişiydiler ve ilk tepeye tırmanan Rum çocuğu bir arkadaşımı kolundan tutup aşağı çekti. Rum çocukları çok hırslıydı ve paçasından yakalanan bir arkadaşım daha aşağı çekildi. Aşağı çekilen iki arkadaşımın yukarı çıkma şansı yüzde bir bile değildi. Şimdi tepeyi savunan üç Türk çocuğu kalmıştık. Beş Rum çocuğu tepenin üstüne çıktı ve etrafımızı sardı. Yeniliyorduk.
Bir Türk çocuğu, beş Rum çocuğuna bedeldir, dedim. Onlar bana değil, ben onlara saldırdım. Tepeyi Rum çocuklarına bırakmamaya kararlıydım. Benim kazanma isteğimi gören arkadaşlar da ileri atıldılar. Sonunda tepenin üstünde iki Türk çocuğuyla yalnız kalmıştım. Rum çocuklar, yenilgiyi kabul etmişler ve üstleri toz toprak içinde aşağıdan bakıyorlardı. Biz kazanmıştık.
Mustafa daha sonra gizlice sınava girdi ve Selanik Askeri Rüşdiye’sine kaydını yaptırdı. Mustafa özellikle sınavın yetenek bölümündeki piyadecilik oyununda demir gibi bileği, çelik gibi yüreğiyle komutanların dikkatini çekti.
Kuvvet, kudret, hareket, kabiliyet hepsi Mustafa’da vardı. Gelmedi, dedi komutanlar, bu askeri rüşdiyeye böyle bir öğrenci daha gelmedi. Gelemez, dedi bir başka komutan, dünya durdukça hiçbir askeri rüşdiyeye böylesine bir öğrenci gelemez.
Atatürk’ün Çocukluğu – Ezgi Yayınları – Yayın Yılı: Aralık 1994
bu yorum çok güzel
Çok güzel olmuş Bu gibi Türkçe konuları hep atın!?
vallah ne bu yorum çok komik
iyi