Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma Metni Cevapları (7. Sınıf Türkçe)

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma metni cevapları ve soruları, Özgün Yayınları 7. sınıf Türkçe kitabı Sayfa 135-136-137 (Erdemler Teması)

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma Metni Cevapları

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma Metni Cevapları (7. Sınıf Türkçe)

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma Metni Cevapları (7. Sınıf Türkçe)

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma Metni Cevapları Sayfa 135

DÜRÜSTLÜK VE KONFÜÇYÜS

(…)
14 yaşıma bastığım gün annem bana, bir meslek seçme zamanımın geldiğini söyledi.
Artık benim için zor günler başlamıştı. Hangi mesleği seçeceğime bir türlü karar veremiyor- dum. Acaba ben hangi meslekte başarılı olabilirdim?
Yine böyle düşünceli olduğum bir gün, evimizin yakınındaki ormanda dolaşmaya çıktım. Evden oldukça uzaklaşmışım. Çevre bana çok yabancı geliyordu. Buraları daha önce hiç görmemiştim.
Bir ağacın altına oturdum. Kuşların cıvıltısını, derenin şırıltısını dinlerken uyuyakalmışım. Bir çıtırtı duyarak uyandım. Karşımda bana bakan üç beyaz tavşan vardı! Tavşanların üçü de farklı boydaydı. Onlar beni izliyor, ben de şaşkınlıkla onlara bakıyordum. Derken en büyük tavşan bana,
– Merhaba Konfüçyüs, çok şaşırdığını biliyorum ama lütfen bizi dinle, dedi.
Gerçekten de o kadar şaşırmıştım ki istesem bile bir şey söyleyemez ya da yapamazdım.
Tavşan konuşuyordu.
– Benim adım Ho. Bunlar da benim kardeşlerim Li ve Po. Sen sihirli bir ormandasın ve bizim misa- firimizsin. Ben ve kardeşlerim, bu sihirli ormana gelen insanlara nasıl mutlu olacaklarını öğretiriz.
Şaşkınlığım yerini merak duygusuna bırakmıştı. Ona, bunu nasıl yapacaklarını sordum. Bu kez ortanca kardeş Li konuşmaya başladı ve bana,
– Seni üzen şey nedir Konfüçyüs, diye sordu.
Ben de ona, meslek seçme yaşımın geldiğini ancak mesleğime henüz karar veremediğimi ve bunun beni çok üzdüğünü söyledim. Küçük tavşan Po,
– Üzülme Konfüçyüs, dedi. Biz sana yardım edeceğiz. Yapman gereken tek şey ormandan çıkıncaya kadar bizim sözlerimizi unutmamaktır.
Sonra sırayla konuştular. Önce büyük kardeş Ho:
– Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi, başkasına yapma!
Ortanca kardeş Li:
– Dünyadaki en iyi şey çalışmaktır.
Son olarak da küçük kardeş Po,
– İnsanlarla konuşmazsan onları tanıyamazsın, dedi.
Daha sonra tavşan kardeşler benim onlara soru sormama fırsat vermeden zıplayarak uzaklaştılar. Arkalarından seslendim:
– Hoooo, Liiii, Pooooo, lütfen söyleyin, bu sözler bana nasıl yardımcı olacak?

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma Metni Cevapları Sayfa 136

Oysa onlar çoktan uzaklaşmışlardı. Sadece en küçükleri Po bana göz kırptı ve birden hepsi kayboldu. Arkalarından bakakaldım.
Ayağa kalktım. Artık eve dönmeliydim. Yürürken kendi kendime söyleniyordum:
– Çok saçma! Bu sözler ne işe yarar ki? Hâlâ bir karar veremedim. Üstelik kafam daha çok karıştı.
Yürürken yolun ileride ikiye ayrılmış olduğunu fark ettim. Oysa böyle bir yoldan geldiğimi hiç hatırlamıyordum. Oraya doğru yaklaştıkça kocaman bir karaltının bu ikiye ayrılan yolun tamamını kaplamış olduğunu gördüm. Birden bu karaltının ne olduğunu anladım. Horlaya horlaya uyuyan kocaman bir aslan! Öyle büyüktü ki uyanacak olursa beni bir lokmada yutabilirdi. Ne yapacaktım şimdi?
Bir taş alıp, aslanı ürkütüp belki oradan kaçmasını sağlayabilirdim. Bunu düşünüp yerden büyükçe bir taş aldım, bir ağacın arkasına saklanarak taşı nişanlayıp atmaya hazırlandığım o sırada, aklıma tavşan Ho’nun söylediği söz geldi.
Bana “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi bir başkasına yapma!” demişti. Düşünmeye başladım. Ben uyurken biri bana saldırsa ne yapardım? Bu çok kötü bir durumdu. Ben böyle bir şeyin bana yapılmasını asla istemezdim. En iyisi aslanın uyanmasını beklemekti. Belki de uyandığında beni görmeden gidecek, ben de yoluma devam edecektim. Taşı cebime koydum ve ufak bir kayanın arkasına saklanıp aslanın uyanmasını beklemeye başladım.
Tam o sırada, o kocaman aslan birden minicik bir peri kızına dönüştü. Peri kızı o kadar güzeldi ki… Harika kanatları, kocaman simsiyah gözleri (…) vardı. Bana,
– Merhaba Konfüçyüs. Ben, bu ormanın perisi Yin’im. Bir canlıya zarar vermek çok kötü bir şeydir. Sen kötülük yapmadın, aklını kullandın. Başkasına kendine davranılmasını istediğin gibi davrandın. Aklını kullanmanın karşılığında ben sana yardım edeceğim. Gördüğün gibi burada iki yol var. Anlıyorum ki sen hangisinden gideceğini bilmiyorsun, dedi. Ben de ona,
– Evet, haklısın Yin, dedim. Lütfen bana yardım et.
Güzel peri gülümsedi ve konuşmaya devam etti:
– Şimdi ben sana yolları anlatacağım. Hangi yoldan gideceğine sen karar vereceksin. Taşlı yoldan gidersen çok çabuk zengin olacaksın ama çevrendeki herkesi üzeceksin. Çok paran olacak ama sen hiç mutlu olmayacaksın. Seçtiğin meslek insanlara zarar verecek! Toprak yoldan gidersen çok zengin olmayacaksın ama iyi ve mutlu bir yaşam süreceksin. İnsanlar seni çok sevecek, kendilerine örnek alacak ve senin gibi olmak isteyecekler. Seçtiğin meslekle insanlara mutluluk vereceksin. Şimdi söyle bakalım, hangi yoldan gitmek istersin?
Ona, toprak yoldan gitmek istediğimi söyledim. Çünkü ben insanları seviyordum. Onların da beni sevmesi gerçekten çok güzel olurdu. Üstelik iyi bir mesleğim de olacaktı. En çok istediğim buydu işte. Peri Yin uçarak yanıma geldi. Beni alnımdan öptü ve “Bol şans Konfüçyüs!” dedikten sonra yine uçarak uzaklaştı. Neşem yerine gelmişti. Toprak yoldan yürümeye başladım. Bu yolun sonunda düşlerim gerçekleşecek diye düşünüyor, seviniyordum.
Birden önüme çok yüksek bir duvar çıktı. O kadar yüksekti ki geçmem olanaksızdı. Sağım, solum, arkam… Her yanım yüksek duvarlarla çevrilmişti. Aklıma ormanın perisi Yin geldi. Onu çağırırsam hemen gelir ve beni buradan çıkarırdı. Böylece yorulmadan buradan kurtulurdum. Bağırarak Yin’i çağırmaya başladım:
– Yin, Yiiiin, Yiiiiiiiiiin! Sesimi duyuyor musun? Lütfen bana yardım et!
Çok uzun bir süre bağırmış olmalıyım. Hava kararmış, akşam olmuştu. Yin, bana yanıt vermiyordu. Ağlamaya başladım. Yin, beni kandırmıştı demek. Keşke taşlı yoldan gitseydim. Ama Yin bana neden kötülük yapmıştı ki? Bütün gece hiç uyumadan bunları düşündüm.

Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma Metni Cevapları Sayfa 137

Sabah olduğunda ne kuşların cıvıltıları ne de güneşin sıcaklığı beni mutlu etti.
Hâlen buradan çıkmak için bir yol bulamamıştım. Ailemi özlemiştim. Beni ne kadar merak etmişlerdi, kim bilir? Üstelik acıkmıştım da. Acaba tavşanlar burada olsalar ne derlerdi? Belki de onlar bana yardım ederlerdi diye düşünürken, birden tavşanlardan Li’nin söylediği sözü hatırladım. “Dünyadaki en güzel şey çalışmaktır!”
Birden bu sözlerin anlamını düşündüm. Buradan kurtulmak için çalışmam gerekiyordu. İçim mutluluk ve umutla doldu. Yapmam gereken toprağı kazarak duvarın altından geçebileceğim bir tünel açmaktı. Hemen işe koyuldum. Toprağı kazmaya başladım.
Çalıştıkça mutlu oluyor, sonuca ulaştığımı hissediyordum. En sonunda duvarın altından geçmemi sağlayacak bir tünel açmayı başardım. Tünelden sevinçle geçtim. Artık özgürdüm ve tekrar yoldaydım. Ormanın perisi Yin’in ve tavşanların bana ne kadar büyük bir iyilik yaptıklarını anlamıştım. Bana iyi bir ders vermişler, çalışmanın verdiği mutluluğu öğretmişlerdi. Çalışarak başarılı olmayı öğrenmiştim. Kendi kendime söz verdim. Bu öğrendiklerimi asla unutmayacak, bir daha asla tembellik yapmayacak, başkalarından yardım ummak yerine kendi işimi kendim yapacaktım.
O sırada bir ağlama sesi duydum. Üstü başı kirli ve elbiseleri yamalı yaşlı bir adam, yolun kenarına oturmuş ağlıyordu. Yaşlı adamın önünden hızla geçtim. Yoluma devam ederken aklıma küçük tavşan Po’nun söylediği söz geldi. “İnsanlarla konuşmadan onları tanıyamazsın!”
Birden içim acıyla doldu. Yaşlı adamın ne derdi vardı, hasta mıydı acaba? Ona yardım edebilir miydim? Hemen geri döndüm. Adam hâlen yolun kenarında ağlamaktaydı.
– Size nasıl yardım edebilirim, diye sordum.
Bana, yanında duran çuvalı göstererek,
– Bu çuvalın içinde pirinç var, dedi. Ben onu tam iki gündür sırtımda taşıyorum. Torunlarım aç ve beni bekliyorlar ama artık benim bu çuvalı taşıyacak gücüm kalmadı, dedi ve çuvalı taşımama yardım edebilir misin, diye sordu.
Yaşlı adama üzülmemesini söyledim. Çuvalı ben taşıyabilirdim. Eve biraz daha geç gidecektim ama küçük çocuklar daha fazla aç kalmayacaklardı. Çuvalı sırtıma aldım, yürümeye başladım. Birden çuval kayboldu. Telaşla yaşlı adama döndüm. O da kaybolmuştu. Yaşlı adamın yerinde ormanın perisi Yin duruyordu ve bana gülümsüyordu.
– Sevgili Konfüçyüs, sen artık mutluluğu hak ettin. Yaşadığın bu üç olay senin mutluluğu hak etmen için yapılmış sınavlardı. Üçünü de başardın ve yalnız dürüst değil; aynı zamanda iyi, çalışkan ve akıllı bir insan olduğunu bize kanıtladın. Tüm bunların karşılığını alacaksın. Şimdi gözlerini kapa, dedi. Ben de gözlerimi kapayıp beklemeye başladım.
Birden en küçük kardeşim Chan’ın sesini duydum. Beni uyandırmaya çalışıyordu. Gözlerimi açtım. Daha önce uyuduğum ağacın altında olduğumu gördüm. Sevinçle Chan’a ve ortanca kardeşim Shu’ya sarıldım. Benim bu yaşadıklarım, tatlı bir rüyaydı. Rüyamda tavşan kardeşler ve ormanın perisi Yin, bana güzel bir ders vermişlerdi.

CevapBu sayfada soru bulunmamaktadır.

***Dürüstlük Ve Konfüçyüs Serbest Okuma metni cevapları Sayfa (135-136-137) hakkında söylemek istediklerinizi aşağıdaki yorum alanına yazabilir, emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilirsiniz.

Türkçe Ders Kitabı Cevapları
☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap