Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları (7. Sınıf Türkçe)

Hasan Lâtif Sarıyüce metni cevapları ve soruları, Özgün Yayınları 7. sınıf Türkçe kitabı Sayfa 141-142-143-144-145-146-147-148 (Kişisel Gelişim Teması)

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları (7. Sınıf Türkçe)

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları (7. Sınıf Türkçe)

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları Sayfa 142

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

SoruHerhangi bir alanda başarılı olan bir büyüğünüzle onun, bu yolda ne tür zorluklarla karşılaştığını konuşunuz. Sohbetiniz sırasında defterinize notlar alınız.

Metni, noktalama işaretlerine dikkat ederek sessiz okuyunuz.

HAŞAN LÂTİF SARIYÜCE

1929 yılında Sungurlu ilçesine bağlı Evci adlı bir dağ köyünde doğdum. Köy kentlere uzaktı, ülkede ve yeryüzünde olanları en geç biz öğreniyorduk. Köy halkı yoksuldu, evlerin üstü toprakla örtülüydü. Gene de güzel bir köydü. Güzel bir dağın eteğindeydi. Aygar adını taşıyan bu dağ Hititlerin dağıdır. Hitit İmparatorluğu bu dağın koynunda doğdu. Hattuşa (Şimdiki adı Boğazkale-Boğazköy) doğduğum köye beş kilometre uzaklıktadır.
Yoksul fakat mutlu bir çocukluk dönemi geçirdiğimi söyleyebilirim. Yaşamımız güzel bir doğanın içinde geçiyordu. Sabahleyin köyün batısında yükselen tepelerde kekliklerin sesleriyle uyanıyorduk. Köyü çevreleyen kırlar ve meşe ormanıyla kaplı tepeler keklik sürüleriyle doluydu. Tilkiler, tavşanlar, yaban domuzları, sansarlar, gelincikler her gün karşılaştığımız hayvanlardı. Bu güzel doğa benim yazılarıma hâlâ kaynaklık etmektedir. Şiirli bulunan anlatımımın özsuyu oradan gelmelidir.
Köyün ortasında tek dershaneli, kırmızı kiremitli, beyaz badanalı bir okulumuz vardı. Ara sıra vekil öğretmenler geliyor, okulu açıyorlardı. Ben okuma çağına erdiğimde okul kapandı, tam dört yıl bir daha açılmadı. On yaşına erişmiştim. Artık okumaktan ümidimi kesmiştim. Bu okul olayını mutlaka anlatmalıyım. İlk gün şirin okulumuzun tek dershanesini doldurduğumuzda şaşırıp kalmıştık. Sınıf bomboştu.
Ne bir sıra ne bir masa… Öğretmenin oturacağı sandalye bile yoktu. İlk günler evlerden minderler, 5 postakiler getirip üstüne oturduk. Paydos olunca okulun önünde minder ve postaki kavgası yapıyorduk. Bir köylü kendi yaptığı kaba saba bir döven sandalyesini getirdi. Öğretmen yoruldukça ona oturuyordu. (…) Köyde Deli Musa diye birisi vardı. “Ben sıra yapayım,” dedi. Ve bir günde elli çocuğun oturacağı sıraları yapıp tamamladı. Sıralarımız kerpiç ayaklar üzerine konulmuş kağnıların yan tahtalarından yapılmıştı. Tahtalar daracıktı ve yamrı yumruydu. Çok da yüksek yapılmıştı. Ben on yaşımda jj olduğum halde zor tırmanıyordum. Bir sıraya altı çocuk tünüyorduk. Hafif kımıldasak tahta altımızdan kayıyor, hepimiz birden yere paldır küldür yuvarlanıyorduk.
Elimizde tek alfabemiz vardı. Bir ay içinde okumayı yazmayı sökmüştüm. Alfabemle o kadar haşır neşir olmuştum ki iki ay içinde tutar tarafı kalmamıştı. Okul tatil olmuştu. Komşu köyden bir çocuk gelmişti köye. “Biz alfabeden başka okuma kitabı da okuduk.” dedi. Bu sözü işitince eksik öğretim gördüğümüz kuşkusu düştü içime. Çocuk köyüne dönerken yanına takıldım. Çocuk okuma kitabını bana yirmi beş kuruşa sattı. Yarısını yolda okudum. Çok sevdim o kitabı. İçinde yalnız okuma parçaları vardı. Bu yazıların ikisinden çok etkilendim: Yaralı Ardıç Kuşu ile Çam Ağacı başlıklı masal ile avcıların vurduğu annelerini yuvada bekleyen kuş yavrularının hikâyesi… Bunları birçok defa okudum.

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları Sayfa 143

İkinci sınıfta okuyordum. Bir kış günüydü. Elime Kerem ile Aslı diye bir kitap geçti. Akşam yer yatağına uzandım. Önümde saç soba gürültüyle yanıyordu. Soba tahtasına idare kandilini koydum. Kitabı okumaya başladım. Hiç uyumadan sabaha kadar okuyup bitirdim. Ağlamaktan gözlerim şiş şiş olmuştu. Bu kitap bana okuma alışkanlığı kazandırdı. Başka kitaplar aramaya başladım. Ama kitap nerede? Değil köyde, ilçe merkezinde bile kitapçı dükkânı yoktu. Kitapçı dükkânları yoktu ama çerçiler vardı. Gezginci satıcılara çerçi denirdi. Malatya’nın Darende ilçesinden gelen çerçiler vardı ki bunlar yaya dolaşırlardı. Ellerinde kat kat açılan esans kutuları, omuzlarında kilim heybeleri vardı. Esans ve kitap satarlardı. Bunları keşfedince kitap almaya başladım.
Aldığım her kitabı bir günde okuyup bitiriyordum. Çerçilerin gelmesi gecikince atla ya da yaya olarak Sungurlu’ya gidiyordum. Orada Perşembe günleri bir hanın önünde kitap sergisi açılıyordu. Sergiden kitap alıp geri dönüyordum. Bir keresinde omzumda heybe ile yayan gittim. Gidiş-dönüş on iki saat çekiyordu. Cebimde bir liram vardı. Sergiden dört kitap aldım. Yolda heybeyi boynumdan geçirdim. İki elim de boş kalmıştı. Ferhat ile Şirin kitabını köye gelinceye kadar okuyup bitirdim.
Köyde orman koruyuculuğu yapan askerlerin karakolları vardı. Askerlerin birinden ödünç Karaca- oğlan diye bir kitap aldım. Kitabı hazırlayan Fuat Köprülü adında birisiydi. O zaman Köprülü’nün kim olduğunu bilmiyordum. Bu kitap halen Karacaoğlan hakkında hazırlanmış en değerli kitaplardan biridir. Kitabı defalarca okudum. Dördüncü sınıftaydım. İlk şiirimi yazdım. Şiir yazmayı bu kitaptan öğrendim. İlk yazdığım şiirin adı “Kahraman Türkler”di. Tabii çocukça bir şiirdi ama ölçü yönünden kusursuzdu. (…)
İlkokulu bitirmiştim. Benim için okul yaşamı noktalanmıştı. Kendime bir kitaplık kurmuştum. Yüz elliye yakın kitabım vardı. Bunları bir tahta bavulda saklıyordum. Bir taraftan da âşık tarzı şiirler yazıyordum. Bekir ile Selvi adlı bir kitaba başladım. İki ayda yazıp bitirdim. Okuduğum kitaplara benzer bir aşk ve yoksulluk öyküsüydü. (…) Roman yazdığımı kimselere söyleyemiyordum. Bağ bozumu başlamıştı. Komşu köyden evimize bi dolu kadın gelmişti. Akşam aralarında masal anlattılar. Ben de cesaretimi toplayıp, “Size bir hikâye okuyayım mı?” dedim. “Oku! Oku!” diye çığrıştılar. Kitabımı okudum. Bitirdiğimde bazı kadınların yaşmaklarının ucuyla gözlerini sildiklerini gördüm. Bu şah eserim (!) ve hâzinemi teşkil eden kitaplarım ben okumaya gidince köyde kaldı, kaybolup gitti. Bunlar, kimin yazdığı (…) bilinmeyen halk kitaplarıydı. Ama güzel kitaplardı, yalın bir anlatımları vardı. Her biri tertemiz bir aşkı anlatıyordu. Artık bu kitaplar basılmıyor. Kitap satan o kutsal çerçiler artık köyleri dolaşmıyorlar. Şimdi hiçbir köyde kitap satan, gazete satan bir yer yok.

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları Sayfa 144

Hiçbir kitabı küçümsememek gerekir. En yavan bir kitap bile kişiliğimiz, algılamamız üzerinde olumlu etkiler bırakır. Sözü fazla uzattım. On yedi yaşında köyden ayrıldım, Ankara yakınındaki Hasanoğlan Köy Enstitüsüne gittim. Okula ancak karanlık bastıktan sonra ulaşmıştım. Ertesi gün öğle paydosunda yemekhaneden dönerken bir binaya öğrencilerin girip çıktıklarını gördüm. Ben de açık kapıdan içeri daldım. Bir kitaplıktı burası. Raflarda çok sayıda kitap vardı. Öğrenciler serbestçe kitap alıp bir masaya geçerek okuyorlardı. Ben de siyah ciltli kalın bir kitabı gözüme kestirdim* Üstünde Fransız Edebiyatı Antolojisi yazıyordu. Hazırlayan Reşat Nuri Güntekin’di. Bu adı ilk defa görüyordum. Aldım, bir masaya oturacaktım ki içeriye yaşlı bir öğretmen girdi. Yanımdan geçerken elimdeki kitabı aldı, “Sen kaçıncı sınıftasın?” dedi. “Birinci sınıfa bugün başladım,” dedim. “Sen bu kitaptan bir şey anlayamazsın, başka bir kitap seç,” dedi. Kitabı rafa koyacaktım ki öğretmenin kapıdan çıkıp gittiğini gördüm. Geri döndüm, sanki bir suç işliyor gibi masaya oturarak kitabı karıştırmaya başladım. Kitapta çok sayıda yazı ve şiir vardı. At başlıklı bir yazı dikkatimi çekti. Atları çok severdim. (…) Bu yazıdan çok hoşlandım. Yazar atları çok güzel anlatıyordu. (…) Nasıl olmuş da okuduğumu anlayabilmiş, ondan zevk duyabilmiştim? Çünkü ben o güne kadar yüz elliden fazla kitap okumuştum. Farkında olmadan okuduğum o sevimli halk kitapları, benim anlama, kavrama yeteneğimi geliştirmişti. Kitapların güzelliği buradadır işte. Bizi zenginleştirirler. Anlayışımızı keskinleştirirler. Duygularımızı inceltirler. (…)
İnsanın hayali yaşadığı coğrafya ile sınırlıdır. İlkokulda okurken askerde çavuş, köyde ise muhtar olmak isterdim. Bunların ikisini de aştım.
Çavuş yerine yedek subay oldum. Muhtarlık yerine ilimizin milletvekilliğini yaptım.
(…)
Ben daha çok masa! yazarı olarak tanınıyorum. 26 yıl süren öğretmenliğim süresince öğrencilerimle birlikte masal derlemesi yaptım. Yalnız masallarımızı değil, çok sayıda bilmecelerimizi, ders veren küçük masallarımızı, tekerlemelerimizi, efsanelerimizi de derledim. Kökeni Anadolu halk kültürüne dayalı bir çocuk edebiyatı yaratmaya çalıştım. Bunda da muvaffak olduğumu sanıyorum. Masallarım için İş Bankası Edebiyat Büyük Ödülü devlet töreniyle bana verildi. Yazdığım masallar derlemeydi ama ben bunları yeniden kurguladım, yeni yeni motifler ekleyerek yeni masallara dönüştürdüm. Masal yazmak benim için hiç de zor bir iş değildi. Çocukluğum masal analarının dizi dibinde geçmişti. (…) Evimize yakın bir komşunun kızı vardı. Benden epeyce büyüktü. (…) Adı Fadili idi. (…) Fadili ocak başında oturur, bize masal anlatırdı. Bir masal anasının ağzından masal dinlememiş olanlar Türk masal dilinin ne olduğunu bilmezler. Bu dil, akıcı, şiirli, uyaklı, deyimli, bunca süslerine karşın son derece yalın bir dildir. (…)

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları Sayfa 145

1. ETKİNLİK

Soru: Aşağıda, metinde geçen bazı kelime ve kelime grupları, harfleri eksik olarak verilmiştir. Anlamlarından yola çıkarak bu kelimeleri ve kelime gruplarını tahmin edip eksik bırakılan harfleri tamamlayınız.

Cevap:

1. Bir dilin harflerini tanıtarak okuma öğrenmeyi sağlayan kitap.
a_f_b_
2. Bağda ürünün toplanması.
b_ ğ b_z_m_
3. Köy, pazar vb. yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyası satan kimse.
Ç-U
4. Bitkilerden türlü yollarla çıkarılan veya kimyasal yöntemlerle yapılan, kokulu ve uçucu sıvı.
e_an_
5. Masal anlatıcılarına verilen ad.
m_s_l a_as_
6. Koyun ya da keçi postu.
p_st_k_
Gösterişsiz, süssüz, sade.
y_l_n

2. ETKİNLİK 

Soru: Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.

Cevap:

Soru: Haşan Lâtif Sarıyüce’yi çocukken mutlu eden şeyler nelerdir?

Cevap:

Soru: Metinde geçen “Bu güzel doğa benim yazılarıma hâlâ kaynaklık etmektedir. Şiirli bulunan anlatımımın özsuyu oradan gelmelidir.” ifadesinden yola çıkarak Haşan Lâtif Sarıyüce’nin başarılı bir yazar olmasının altında ne yatmaktadır? Açıklayınız.

Cevap:

Soru: Yazarın gittiği ilkokulu ve eğitim imkânlarını kendi okulunuz ve imkânlarınız ile karşılaştırınız.

Cevap:

Soru: Yazarın çocukluğunda okuduğu ilk kitaplar hangileridir?

Cevap:

Soru: Haşan Lâtif Sarıyüce’nin yazdığı ilk romanın adı nedir? Bu romanı kaç yaşında ve ne kadar sürede yazmıştır?

Cevap:

Soru: Haşan Lâtif Sarıyüce, yetişkinliğinde hangi mesleklerle uğraşmıştır?

Cevap:

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları Sayfa 146

3. ETKİNLİK 

Soru: Birinci temada yer alan “Albert Einstein” başlıklı serbest okuma metni ile “Haşan Lâtif Sarıyüce” başlıklı metni tür ve anlatıcıları bakımından karşılaştırınız.

Cevap:

“Haşan Lâtif Sarıyüce” başlıklı metnin türü…dir.
Bu metinde….kişili anlatım kullanılmaktadır.

“Albert Einstein” başlıklı metnin türü…dir.
Bu metinde…kişili anlatım kullanılmaktadır.

4. ETKİNLİK 

Soru: Aşağıdaki fiilleri yapılarına göre inceleyerek uygun kutulara yerleştiriniz.

Yapayım.
Duyabilmiştim.
İnceltirler.
Anlayamazsın.
Aldın mı?
Etkilendim.
Gözden kaçırdılar.
Ekleyelim.
Çözdürüvermiş.

Cevap:

Basit Fiiller:
Türemiş Fiiller:
Birleşik Fiiller:

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları Sayfa 147

5. ETKİNLİK 

Soru: Haşan Lâtif Sarıyüce’nin otobiyografisinden hareketle başarılı olmanın çalışmaya mı yoksa yeteneğe mi bağlı olduğunu sınıf arkadaşlarınızla konuşunuz. Konuşmanızda tartışma ve güdümlü konuşma tekniklerinden faydalanınız.

Cevap:

6. ETKİNLİK 

“Raflarda çok sayıda kitap vardı. Öğrenciler serbestçe kitap alıp bir masaya geçerek okuyorlardı. Ben de siyah ciltli kalın bir kitabı gözüme kestirdim. Üstünde Fransız Edebiyatı Antolojisi yazıyordu. Hazırlayan Reşat Nuri Güntekin’di. Bu adı ilk defa görüyordum. Aldım, bir masaya oturacaktım ki içeriye yaşlı bir öğretmen girdi. Yanımdan geçerken elimdeki kitabı aldı. “Sen kaçıncı sınıftasın?” dedi. “Birinci sınıfa bugün başladım.” dedim. “Sen bu kitaptan bir şey anlayamazsın, başka bir kitap seç.” dedi. Kitabı rafa koyacaktım ki öğretmenin kapıdan çıkıp gittiğini gördüm. Geri döndüm, sanki bir suç işliyor gibi masaya oturarak kitabı karıştırmaya başladım. Kitapta çok sayıda yazı ve şiir vardı. At başlıklı bir yazı dikkatimi çekti. Atları çok severdim. (…) Bu yazıdan çok hoşlandım. Yazar atları çok güzel anlatıyordu. (…) Nasıl olmuş da okuduğumu anlayabilmiş, ondan zevk duyabilmiştim? Çünkü ben o güne kadar yüz elliden fazla kitap okumuştum. Farkında olmadan okuduğum o sevimli halk kitapları, benim anlama, kavrama yeteneğimi geliştirmişti. Kitapların güzelliği buradadır işte. Bizi zenginleştirir- ler. Anlayışımızı keskinleştirirler. Duygularımızı inceltirler.”

Soru: Yukarıdaki metnin verdiği mesaj, hangi özdeyişlerle ilişkilendirilebilir? İşaretleyiniz.

Cevap:

Başarı, belirli bir konu üzerinde her gün hiç bıkmadan atılan küçük adımların toplamıdır.
Yapabildiğimiz her şeyi yapsaydık, buna kendimiz bile şaşardık.
Başarı, istenmediği yere gelmez.
Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur.
Güçlükler başarının değerini artıran süslerdir.

Hasan Lâtif Sarıyüce Metni Cevapları Sayfa 148

7. ETKİNLİK 

Soru: “Balmumundan inançlara sahip olduğunuz müddetçe güneşten uzaklaşın.” Epiktetos (Epiktetos) Yukarıdaki özdeyişten yola çıkarak kararlı olmanın hedefe ulaşmada ne kadar önemli olduğunu anlatan bir yazı kaleme alınız. Yazınızda günlük hayattan örneklere yer veriniz.

Cevap:

GELECEK DERSE HAZIRLIK

SoruKarşımızdaki kişiyi bir konuda ikna edebilmenin yöntemleri neler olabilir? Defterinize notlar alınız.

Cevap:

***Hasan Lâtif Sarıyüce metni cevapları Sayfa (141-142-143-144-145-146-147-148) hakkında söylemek istediklerinizi aşağıdaki yorum alanına yazabilir, emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilirsiniz.

Türkçe Ders Kitabı Cevapları
☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap